1 Temmuz 2015 Çarşamba

Puerto Galera - FİLİPİNLER




Talipanan Beach
 



1. Gün


Sabah 5'de Manila'ya indik. Daha bu saatte hava sıcaklığı bunaltıcıydı. Fakat daha sonra gördük ki Puerto Galera'da hava bu kadar kötü değildi. İlk iş para bozdurduk 1$ - 44,35 Peso. Havaalanında Cep telefonumuz için yerel bir Sim kart aldık. 1 hafta limitsiz internet ve 30 dakika ülke içi konuşma 600 Peso. Bunu herkese tavsiye ederiz, çok faydasını gördük. Manila havaalanından Batangas'a sarı taksiyle otoban ücretleri dahil 2.600 Peso'ya anlaştık. Taksi şoförüyle mutlaka pazarlık yapmalısınız. Başlangıçta kapıyı 4000 Peso'dan açmışlardı. Toplam yolculuk 95km.’idi ancak zırt pırt girdiğimiz ödeme noktaları sayesinde yolculuk olması gerekenden çok daha uzun sürdü. Şöförümüz, bozuğum yok, bahanesiyle para üstümüzün üstüne yattı. Taksideki müzikler o kadar keyifliydiki para üstünü helal ettik. Filipinlerle ilgili ilk tespitimiz güzel bir müzik zevkleri olduğu. Hatta konuşurken bile sanki bir melodi eşliğinde konuşuyorlar…

Batangas Limanı’na varmamızla kabus başladı... Haftasonu olması sebebiyle yerli halk limana doluşmuş durumdaydı. Her taraftan birileri bizi sürekli bir yerlere çekiştirmeye çalışıyordu. Haliyle bu durum bizde bir güvensizlik ve stres duygusu yarattı. Sonunda gişeye varıp 1200 Peso'ya 2 kişilik gidiş dönüş biletimiz aldık ve tataaaaa, kendimizi bir Bangka'da bulduk, tek yabancı olaraktan... Bangka buradaki enteresan teknelere verilen ad.

Yolculuğumuz kah yorgunluktan bayılarak kah manzaraya hayran kalarak 1,5 saat kadar sürdü... Filipin halkının neredeyse tamamı Katolik ve dini duyguları çok güçlü. İşte size bir örnek, aynı olayı takside de yaşamıştık, bangkamızın kaptanı denize açılmadan önce, kaptan köşkünde, başının üzerinde asılı olan Haç’ı sıvazlayor ve parmaklarını dudaklarına götürüp öpüyor, sonrasında da İstavroz çıkartıyor. Aynı şeyi taksi şoförümüz de yapmıştı. 




White Beach / Beyaz Kumsal





Bangkadan Puerto Galera Limanı'nın görünüşü
Sonunda meşhur White Beach'e vardık...  
Ne yazık ki bir iskele yok. Kaptan teknenin burnunu direk karaya oturtuyor ve insanların ayak bastıkları yer önce deniz suyu sonra geniş bir kumsal. Bu durumda elimizdeki bavullar problem haline geliyor. Filipinlerde adalar arası yolculuk yapacaksanız çekçekli bavul kesinlikle tavsiye etmiyoruz, çekçeği de olan sırt çantasından kesinlikle şaşmamalısınız!
 
Karaya ayak basar basmaz hemen ayak bastı parası ödedik, 2 kişi için 100 Peso. Kendimizi ilk gördüğümüz Kafeye atıp kahvaltımızı yaptık. Bir tepeleme pankek, bir omlet ve iki su bardağı çaya 500 Peso ödedik. Porsiyonlar son derece doyurucu.
 


Kaldığımız otel Tribal Hill Mountain Resort






Luca Pizza Restaurant

Otelimize telefon ettik, bizi White Beach'den minibüsle aldılar. Otelimiz Tribal Hill Mountain Resort, booking.com'dan bulduk. Otel deniz kıyısında değil ama bu tatilde orman içinde olmayı biz tercih ettik. Okuduğumuz yorumlardan sahildeki otellerin çok gürültülü olabileceği kanısına varmıştık fakat otelden çıkıp Talipanan Beach'e gelince bu fikrimiz tamamıyla değişti... Plajda yürürken bir sonraki gelişimiz için ya da ilgilenenler için alternatif olabilecek bir kaç yer keşfettik... Otelin aracının bizi bıraktığı noktadan plajın sonuna kadar yürüyüp oradaki İtalyan yemekleri yapan café-restoranda oturduk. Restoranın adı Luca! Bugüne kadar içtiğimiz en leziz taze mango suyunu servis etti bize ve yanında inanılmaz lezzetli mangolu muzlu krebi... Caprese salatamız mozerella yerine taze kaşarla geldi ama olsun, domatesler ve zeytinyağı son derece lezzetliydi... Çevremizdeki herkesin pizza yediği düşünülürse sanırım Luca'nın iddialı olduğu dal pizza! Expresso'su da son derece İtalyan... Sonuçta Filipinlerin bir ücra plajında bu kadar İtalyan bence büyük başarı... Yemekten sonra denizin ve güneşin tadını çıkardık.
Burada herkesle iletişim kurmak son derece kolay, hemen hemen herkes İngilizce konuşuyor. 


Talipanan Beach'teki Bamboo House Oteli




İlk akşam White Beach'de yemek yiyelim dedik ve buradaki bir otelde kalmamakla ne kadar isabetli bir karar vermiş olduğumuzu fark ettik. Tüm sahil bangır bangır bir kakafoniye teslim edilmişti ve aşırı kalabalıktı. Gündüz kadar kalabalık ve çok daha gürültülü. Denize girenlerin sayısı inanılmaz fazlaydı... Yemek için daha sakin olacağını düşündüğümüzden sahilin en sonundaki Cai Italia'yı tercih ettik. Sangria başarısızdı, salata porsiyon olarak tam bir hayal kırıklığı. Servis son derece yavaş ama güler yüzlü... Pizzamız 1 saatin sonunda geldi ve 7 dakikada silinip süprüldü... Bir sebzeli pizza, 1 domates, soğan, zeytin salatası, bir bardak sangria + 1 küçük şişe su = 635 Peso (15 USD)

Yemekten sonra White Beach’in korkunç gürültüsüne geri döndük. Yemek yerken uzaktan gördüğümüz alev dansçıları bize çok enteresan gelmişti. Gidip ne olduğuna yakından bakmak istedik. İşin doğrusu bize oldukça komik geldi. Hafif vücut yapmış yerli delikanlılar ellerindeki uzun tellerin ucuna bağlanmış alev toplarını hızla çevirip sağa sola sallayarak ilginç figürler yapıyorlar. Bazı tatilciler de onlarla beraber fotoğraf çektiriyor. Delikanlıların verdiği pozu, o sırada poz veren tatilcinin çevresinde dönen alev toplarından dolayı korku dolu yüz ifadesini görmeniz gerekir… İlk gecemizin sonunda erken başladığımız ve yorucu geçen günü artık noktalamaya karar verip odamızın yolunu tutuyoruz…


2. Gün


Kahvaltı oda fiyatımıza dahil olmadığından 2 adet jambonlu peynirli omlet, 1 adet mango krep ve iki çaya 500 pezo verdik. Hepsi çok başarılıydı.



Dalış Teknemiz
Filipinler dalgıçların son zamanlarda keşfetmeye başladığı yerlerden. Puerto Galera’da bu adalardan biri olduğundan bugünümüzü dalışa ayırmaya karar veriyoruz. White Beach’deki alternatifleri de gördükten sonra dalış için Talipanandaki dalış merkezini tercih ettik ve dalıştan sonrada bu tercihimizin ne kadar isabetli olduğunu anladık. Dalış okulumuzun sahibi ve dalış eğitmenimiz Rustu.

İlk dalışımız batık dalışıydı. Batık, dalış için batırılmış bu yüzden de hangarları temizlenmiş, dalış için son derece uygun bir gemiydi. Geminin kıç tarafına inerek dalışımıza başladık. Dümen palasının orada 3 tane babacan grouper karşıladı bizi. Bizim bildiğimiz bunlar roket gibi kaçar gider ama bunlar gayet miskin. Elimde kamera burunlarının dibine kadar gittim hiç istiflerini bozmadılar. Batığın burnuna doğru gittiğimizde bu sefer bizi melek balıkları grubu karşıladı. Uzun zamandır yaptığım en renkli dalıştı. Ne yazık ki ülkemizde artık su altında ne bu kadar balık ne de mercan ve bitki oluşumu görme imkanımız var. Dip zamanımız 35 dakika su sıcaklığı 30 derece, kısacası dalış için tüm şartlar mükemmel. Neşe 2. dalışı yapmaktan vazgeçti, uzun zamandır dalma imkanı bulamamıştı ve ilk dalıştan sonra kendisini pek iyi hissetmediği için tatilin geri kalanını riske etmek istemedi. Keşke bu dalışı kaçırmasaydı. Uzun zamandan beri yaptığım en keyifli dalıştı diyebilirim. Sadece 4 kişiyiz ve benim dışımdaki herkes çevreyi avcunun içi gibi biliyor. Kendimizi akıntıya bıraktık ve dip, canlılar herşey inanılmaz bir güzellikte film şeridi tadında gözlerimizin önünden akıp geçti. En ilginç şey de hiç şüphesiz kabuklarının etrafında elektrik akımı oluşturan istiridyeydi. Dalışlarla ilgili görseleri en kısa zamanda yükleyeceğim videolardan görebilirsiniz.

Dalışlarımızı tamamladıktan sonra Talipanan plajına geri döndük, güzel bir öğle yemeğinden sonra keyif zamanı. Filipinli masözler kumsalda geziniyorlar. Neşe'nin aksine aslında ben masajdan pek hoşlanmam fakat tavanı rengarenk mis gibi kokan çiçeklerden oluşan bir çardakta uzanıp masaj yaptırmak birden çok cazip geldi ve bu kararımdan ötürü hiç pişman olmadım diyebilirim. Gerçekten çok çok güzeldi. Bu tecrübe şiddetle tavsiye olunur ; )
 
Talipanan Plajında altında masaj yaptırdığımız çiçekten tavanlı çardak

2 kişilik masaja toplam  600 Peso verdik. Güneşin batışını seyretmek için otelimize geri döndük ve hayatımızın en güzel gün batımlarından birisini burada yaşadık. Sonrasında güzel bir akşam yemeği yiyip erkenden odamıza çekiliyoruz. 



Otelimizden büyüleyici günbatımı manzarası


3. Gün

Zamanımız dar olduğu için en kısa zamanda en çok yeri nasıl görebiliriz diye düşündük ve motosiklet kiralamaya karar verdik. Otelimizden 8 saat için 500 Pesoya motorumuzu kiraladık. Motorumuz ayağımızı yerden kesti fakat arka freni nerdeyse yok gibiydi. Neyse ki günü kazasız belasız tamamladık.
Tamarow Şelalesi
İlk istikametimiz Tamarow Şelalesi... Aklımızda olan şelalenin oluşturduğu havuzcuklarda yüzüp serinlemek ve güneşin tadını doya doya çıkartmaktı fakat hedefe vardığımızda gördük ki giriş paralı. Aslında cüzi bir miktar ama insan yapımı ve kalabalık görünen havuzlarda yüzmeye değmeyeceğini düşündüğümüz için girmekten vazgeçtik. Çünkü şelale yüksekten dökülmesine dökülüyor fakat pek bir cılız. Oluşan havuzcuklar da gerçekten havuzcuk. Bu durumda bize 2. Hedefimiz olan Sabang’a doğru yola çıkmak düştü. Tabi tahmin edebileceğiniz gibi yol boyunca önce şunu mu yapsak yoksa bunu mu yapsak acaba tartışmalarımız hiç bitmedi. Söylemesi ayıp, Şangay’dan yola çıkarken nasıl bir hayal dünyasındaysak yanımıza sadece 500$ aldığımız için nakit sıkıntısı çekiyorduk ve ben önce bankadan para çekmemiz gerektiğine dair diretiyordum. Sonunda Neşe dırdırıma dayanamadı ve ilk girişimimizde bulunduk. İlk girişimimiz diyorum çünkü buradaki bankalar pek komik, size para verebilecekmiş gibi görünmüyorlar pek. Neyse ATM’ye para yükleniyor olduğu için bir süre bankanın içinde bekledik. İçerisi çocuk yuvasından halliceydi. Bir beş dakika içerde bekledikten sonra para çekebileceğimizi söylediler. ATM’nin başına geçtik ve başladık debelenmeye. Önce Visa kartımızı denedik olmadı. Bu arada banka görevlisi geldi Visa kartla çekemeyeceğimizi Master kart olması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Neşe’nin Master kartıyla denedik fakat sonuç aynı. ATM galip. Sonunda görevli arkadaş bizi 300 metre kadar ilerideki daha international olduğunu söylediği başka bir bankaya yönlendirdi. Para çekme işimizi burada halletmeyi başardıktan sonra Sabang’a doğru yeniden yola koyulduk. Yolda ufak tefek yerleşim yerlerinden geçtik. Hepsi birbirinden şirindi. Son derece mütavazi fakat rengarenk. 

Filipinliler adeta müzikle yaşıyorlar. Yemeğinizi servis eden garson kız şarkı mırıldanıyor, herkes ne yapıyor olursa olsun hep bir şarkı söyleme halinde. Her derme çatma evde bir karaoke cihazı var ve insanlar ellerinde mikrofonlar sürekli şarkı söylüyorlar… Hatta Sabang’a doğru giderken geçtiğimiz yerleşimlerden birisinde festival vardı. Abartmıyorum giderken ve geri dönerken aynı köyde 4 tane bando takımı geçtik. Nasıl keyifli müzik yapıyorlar, ne kadar sempatik görünüyorlar size anlatamayız.


Sabang’a doğru giderken sağ tarafımız deniz, yol gayet keyifli bir sağa bir sola kıvrılıp duruyor, etraf yemyeşil deniz adeta bizi kendisine çağırıyor. Sonunda haritaya bakıp rüzgarın esiş yönünü de dikkate aldığımızda Sabang’da denizin çok düzgün olamayacağına karar verdik ve bulunduğumuz yerdeki gayet durgun suyu olan koyda bir mola verelim sonra Sabang’da sadece bir tur atarız dedik ve Dolphinbay Beachfront and Dive Resort adlı tesise attık kendimizi. 

Dolphinbay Beachfront and Dive Resort'tan manzara

Ne kadar doğru bir karar verdiğimizi Sabang’a gittiğimizde anlayacaktık. Dolphinbay Resort’ta yaklaşık 2 saat vakit geçirdik. Önce çok güzel bir yemek yedik. Arkasından deniz sefası fakat deniz biz Türklerin alıştığı standartlara göre çok da mükemmel değildi. Dip kumdu fakat arada rahatsızlık veren çakıllar ve yosunlu bölgeler vardı. Suyun sıcaklığı 30 derece civarındaymış. Denize girip pek de serinleyemedikten sonra çıkıp kumsal boyunca yürümeye karar verdik. Tesisten hemen sonra yanyana bir kaç ev vardı. Kıyıda piknik yapan Filipinler yurdu insanları yurdum insanından pek de farklı değildi doğrusu. Mangal yapanından, çayını demleyenine kadar her şekil insan vardı etrafta. Çoluk çocuk suyun kenarında kah kumla oynuyor kah koşturup denizin tadını çıkarıyordu. Bu arada kumsalın son derece kirli olduğunu belirtmek lazım. Karpuz kabukları, çeşitli artıklar ve naylon poşetler her yerde… Bu durumda yürüyüşümüzü sonlandırmaya ve tesise geri dönmeye karar verdik. Sırada buz gibi kokteyllerimizi yudumlarken güneşin ve manzaranın tadını çıkartıp biraz miskinlik yapmak vardı. 

Yarım saat 45 dakika kadar oyalandıktan sonra toparlanıp Sabang’a doğru yola çıktık. Sabang’a 3 km kadar bir mesafedeydik fakat yol oldukça meşekatli çıktı. Asfalt önce bozuldu sonra yerini tamamen taşlı bozuk bir yola bıraktı. Daha önce de belirttiğim gibi motorumuzun arka freni neredeyse hiç yok. Özellikle yokuş inerken çok tedirgin ediyor bizi. Sonunda kazasız belasız Sabang’a vardık veee vardığımız gibi dönüş yoluna geçtik. Çünkü sahil tahmin ettiğimiz gibi gayet rüzgarlı deniz kabarmış. Kumsal, altalta üstüste bir yerleşim yerinin hemen önünde. Kısacası hiçbir cazibesi yok. Zaman zaten bizim için kıymetli, bir an önce dönüş yoluna geçip, gelirken gördüğümüz ve çok hoşumuza giden View Point Café’ye gidelim diye düşündük. Öncesinde de az önce bahsettiğim adını bilmediğimiz, festival olan köyde biraz vakit geçirmek istedik. 

 
Sokak bandosundan bir kesit. Sesi fazla açmayınız:)

 
Köye geldiğimizde motorumuzu parkettik ve daldık insanların arasına. Her evden ayrı müzik sesi yükseliyordu. Herkes bizi birşeyler içmeye davet etti fakat arkasından muhtemelen para talebi gelecekti. Filipin halkının genel olarak bir para isteme durumu söz konusu en küçüğünden en büyüğüne herkes para isteme halinde. Biz davetleri gülümseyerek geçiştirerek denize doğru yürümeye başladık ve benim bugüne kadar hiç görmediğim enteresan bir yere geldik. Altımız bataklık vari, üzerine bir köprü yapmışlar ama köprüyü görmeniz lazım, ellerine ne geçtiyse çakmışlar. Ne yazık ki köyün bütün atıkları buraya yığılmış. Ağaçların ve atıkların arasından uzanan derme çatma köprüyü aşarak denizin kenarına geldik. İyi ki gelmişiz. Burada biraz oyalanıp birkaç fotoğraf çektikten sonra motorumuza geri döndük ve ver elini View Point Café. 
 
View Point Cafe'den manzara

Burada manzara gerçekten çok güzeldi. Buna bir de yediğimiz mangolu krepin lezzeti de eklenince değmeyin keyfimize… Saat iyice ilerlemiş durumda yavaş yavaş dönüş yoluna geçmemiz lazım. Keyifli ve sorunsuz bir yolculuktan sonra geldik otelimizin kapısına. Otelimiz bir tepede, yeşillikler içersinde ve inanılmaz bir manzaraya sahip. Özellikle muhteşem gün batımını kaçırmamak lazım. Ama her güzelin bir kusuru var tabiki. Otelimizin yolunun son 100 metresi inanılmaz dik. Motorla o yokuşu çıkmaya cesaret edemedik ve otel görevlisine motoru rampanın başında teslim edip başladık basamakları tırmanmaya.

4. Gün

Sabah erkenden Kalkıp otelimizde kahvaltımızı yaptık.
Bir önceki gün anlaştığımız üzere rehberimiz Bennisor (Burak adını aklında tutabilmek adına çocuğun adını 5. dakikada 'beni ısır'a çeviriverdi ) bizi saat tam 8'de otelden aldı, hedefimizde başka bir şelale var.  Bennisor otelin arkasındaki vadide yaşayan 17 yaşında tertemiz yüzlü, İngilizce'si çat pat, geçimini treking rehberliğinden kazanan, anlayabildiğimiz kadarıyla gelecekle ilgili pek de bir planı olmayan bir genç. Hayatla ilgili planların ne nasıl para kazanacaksın sorumuza ya soruyu anlamadığından yada cevap için İngilizce'si yetmediğinden bir açıklama getiremedi. Adada karşılaştığımız insanlar her daim güler yüzlü ve son derece sıcak kanlıydı. Fakat ne yazık ki çocuklar dahil herkes mütemadiyen bir bahşiş beklentisi içinde. Ülkedeki fakirlik insanın içini buruyor.
 

Şelaleye yürümemiz 45 dakikayı buldu. Ormanın içinde insan yerleşimlerinin olduğu her yerde patika yol boyunca plastik şişeler, çerez, çikolata, şeker poşetleri ile karşılaştık. Kadınlar su kenarlarında çamaşırlarını ne yazıkki kimyasal içerikli deterjanlarla yıkıyorlardı. Adaya ayak baktığımızdan itibaren doğayı koruma ile ilgili kestikleri paralara rağmen sanırım bu bilinci halk seviyesine pek indirememişler yada doğayı koruma kılıfı altında güzel bir gelir yaratmışlar!
 
Derede çamaşır yıkayan yerli halk



Şelale, Tamaraw'ın insan yapımı havuzcuklarının aksine son derece doğal bir ortamdı. 30C 98% nemli havada yürümenin yarattığı hararetin üstüne buz gibi şelale suyu bizi inanılmaz kendimize getirdi :)))

Saat 10:30 gibi otelimize döndük, çantamızı toparlayıp duşumuzu alıp saat 11:30 gibi otelden ayrıldık ve bizi Batangas'a götürecek teknenin kalktığı White Beach'e gittik. Limana transfer otelin ücretsiz verdiği bir servisti.

Botta en önde oturmanızı tavsiye ederiz. Arkada sigara içilen taraf fena sıcak olabiliyor. 1,5 saat süren tekne yolculuğumuzdan sonra Batangas'taki terminalde otelin ayarladığı şöför tarafından karşılandık ve 6 kişinin rahatlıkla sığabileceği minibüsümüze bindik. Şöförümüzün İngilizce'si son derece düzgündü. Yıllardır bu işi yapıyor anlaşılan ve özel olarakta kiralanabiliyor. Bir daha ki sefer için kendisini not ettik :)

Dönüş yolunda Batangamız. Tanrı seferimizi kutsasın yazısına dikkat!

Batangas Limanı - Boş göründüğüne aldanmayın hafta sonu hıncahınç dolu oluyor.

Batangas Port'tan Manila Havaalanı'na 1,5 saatte 3.500 Peso'ya anlaştık. Uçak saatimizden 5 saat önce alana vardığımızdan havaalanında epeyce bir oyalanmamız gerekti ki bu hiç zor olmadı. Havaalanı aynı zamanda bir alışveriş merkezi. Masaj, manikür, pedikür, kişisel bakım, duş, birkaç saatlik oda servisi vs gibi birçok hizmet de mevcut alanda...

Tavsiyeler;
- Tekne saatlerinden emin olmak için MUTLAKA tekne şirketini önceden aramanızı tavsiye ederiz. Dönüşümüz hafta içi olduğundan sanırım saat 12:00'daki seferden sonraki sefer saat 15:00'de idi ki elimizde bize verdikleri sefer saatleri neredeyse saat başı sefer olduğunu gösteriyordu.
- Gürültüden ve kalabalıktan hoşlanmıyorsanız asla White Beach'te kalmayın.


Puerto Galeradan birkaç enteresan kare

Otelimizden gün batışı
 
Talipanan Plajı








 
Talipanan Plajına giden anayol














Manila'da ve Puerto Galera'da bu araçlar dolmuş olarak kullanılıyor







Aninuan Plajından günbatışı


Benzin istasyonunda bekleyen taksi motosiklet. Cola şişelerinde benzin var:)

Motosiklet taksi durağı:)